Dinamik Terapi Enstitüsü

Bütüncül EMDR’ı Başarılı Kılan Temel İlkeler ve Yaklaşım Biçimleri blog yazısı banner resmi | Dinamik Terapi Enstitüsü

Bütüncül EMDR’ı Başarılı Kılan Temel İlkeler ve Yaklaşım Biçimleri

EMDR’ın etkili olmasının arkasında yalnızca göz hareketleri veya protokol adımları değil; terapistin duruşu, ilişki biçimi ve insan anlayışı vardır. Peki Bütüncül EMDR’ı bu kadar etkili ve kalıcı kılan ilkeler nelerdir?
Bütüncül EMDR’ı Başarılı Kılan Temel İlkeler ve Yaklaşım Biçimleri blog yazısı resmi | Dinamik Terapi Enstitüsü

Dinamik Terapi Enstitüsü olarak, Bütüncül EMDR yaklaşımını yalnızca bir teknik olarak değil, insanı bütünüyle anlamaya çalışan bir düşünce biçimi olarak ele alıyoruz. EMDR’ın etkili olmasının arkasında yalnızca göz hareketleri veya protokol adımları değil; terapistin duruşu, ilişki biçimi ve insan anlayışı vardır. Peki Bütüncül EMDR’ı bu kadar etkili ve kalıcı kılan ilkeler nelerdir?

1. Terapötik İlişki Kurulmadan Teknik Kullanılmaz

Bütüncül EMDR yaklaşımının en önemli ilkesi, “ilişki olmadan teknik olmaz” ilkesidir. Yani doğrudan EMDR uygulamak, danışanla yeterli güven ilişkisi kurulmadan seansa başlamak doğru değildir. Terapötik ilişki, tüm tekniklerin üzerine inşa edildiği zemindir. Bu nedenle Bütüncül EMDR terapisti, önce danışanla duygusal güven alanını oluşturur, sonra uygun zamanda teknik müdahalelere geçer.

2. İlişkinin Gücü: Meta Analizlerle Kanıtlanan Gerçek

Bilimsel araştırmalar da bu ilkeyi desteklemektedir. Yapılan meta analizlerde, danışanla kurulan otantik terapötik ilişkinin, kullanılan teknikten dört kat daha yüksek bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. Bu nedenle Dinamik Terapi Enstitüsü’nün Bütüncül EMDR eğitimi, yalnızca protokollere değil, ilişkiyi derinleştirme becerilerine de büyük önem verir. Çünkü iyileşmenin en güçlü aracı, her zaman insan temasının kendisidir.

3. Anlayış ve Nezaket Temelli Yaklaşım

Her Bütüncül EMDR terapisti şu ilkeyi içselleştirir:
“Hayatta her an, herkes tarafından, her şey olabilir ve bu anlaşılmaya değer bir hikâyedir.”
Bu bakış açısı, terapistin travmaya değil, travmayı yaşayan insana odaklanmasını sağlar. Ne kadar ağır bir hikâyeyle karşılaşırsa karşılaşsın, terapist her zaman saygılı, yargısız ve nazik bir tutum benimser. Çünkü her travmanın ardında bir yaşam öyküsü, bir bağlanma çabası ve görülme arzusu vardır.

4. Travmayı Bastırmak Değil, Anlamaya Çalışmak

Bütüncül EMDR terapisti, travma sonrası belirtileri hemen “yok etmeye” çalışmanın ters tepebileceğini bilir. Zira bazı durumlarda travmanın dolaylı olarak kazandırdığı “sekonder kazanımlar”, yani ikincil faydalar, danışanın direncini artırabilir. Örneğin, bir danışanın travma sonrası ailesinden ilgi ve yakınlık görmesi, farkında olmadan bu hikâyeye tutunmasına yol açabilir. Bu gibi durumlarda terapist, travmayı yalnızca bireysel bir olay olarak değil, sistem içindeki işleviyle birlikte anlamaya çalışır.

5. Kişiye Özgü Yollar ve 48 Yardımcı Teknik

Bütüncül EMDR, herkese aynı protokolü uygulamak yerine kişiye özel terapi yolları oluşturmayı hedefler. Bu nedenle terapist, şimdiye dek geliştirilmiş 48 yardımcı tekniği öğrenir ve gerektiğinde bunları yaratıcı biçimde kullanır. Bazen bir danışan için beden farkındalığı çalışmaları etkili olurken, başka bir danışan için ilişkisel alan ya da imgesel onarım yöntemleri daha uygun olabilir. Bütüncül EMDR’nin başarısının sırrı da tam olarak buradadır: standart değil, özgün bir terapötik yolculuk.

Sonuç: Bütüncül EMDR, İnsan Merkezli Bir Duruştur

Bütüncül EMDR, teknikleri değil insanı merkeze alan bir yaklaşımdır. Terapist, danışanının öyküsüne yalnızca bir protokol uygulayıcısı olarak değil; bir tanık, eşlikçi ve anlam arayıcısı olarak yaklaşır. Dinamik Terapi Enstitüsü’nün felsefesi de tam olarak bu noktada durur:
“Her hikâye, saygıyla dinlenmeyi; her insan, bütüncül olarak görülmeyi hak eder.”

Diğer Bloglarımız