Dinamik Terapi Enstitüsü

Eziklik Psikolojisi blog yazısı banner resmi | Dinamik Terapi Enstitüsü

Eziklik Psikolojisi

Bazen utanç, bazen suçluluk, bazen yargılanma hissi, Sıkışmışlık, sıkılmışlık hali Ama kendi değil, oldurulmuş biri… O içimizdeki binlercesi, kendi olmaya müsaade edilmemiş biri…
Eziklik Psikolojisi blog yazısı resmi | Dinamik Terapi Enstitüsü

EZİKLİK PSİKOLOJİSİ

Bazen utanç, bazen suçluluk, bazen yargılanma hissi,
Sıkışmışlık, sıkılmışlık hali
Ama kendi değil, oldurulmuş biri…
O içimizdeki binlercesi, kendi olmaya müsaade edilmemiş biri…

İlkokula başlamıştı başlamasına ama okul faaliyetleri için para istemişlerdi.
Orta halli bir duruma sahiplerdi ancak ilgisiz bir babası vardı..
Vermemişti o parayı…
Kendini sıkça müdür yardımcısının karşısında hesap verir bulmuştu bu yüzden…
7 yaşında kendinden menkul olmayan suçluluğu böylece defalarca kez tatmıştı..

Her ay hademe parası da istenirdi, onu da göndermezdi insafsız babası,
Bu yüzden çokça ismi anılmıştı para getirmeyenler listesinde..
Okul müdürü, veli ile çözemediğini çocukla çözebileceğini düşünmüştü belki de
Belki müdürlükten anladığı buydu..

Yerli malı haftasında kardeşiyle bir şey götürememişler ve yine ezilmişlerdi. Son anda annesi kocasından kopardığı parayla bakkala koşmuş ve elleri dolu dolu yetişmişti okula.
Bayram etmişlerdi iki kardeş.
Bugün bunu hatırladığında kendini çok sıkmış ama sonunda hıçkırıklara boğulmuştu.

Derken büyüdü, fakülteyi kazandı ancak kazandığı fakülte ikinci öğretimdi. Babası elin oğlu bedava okuyor, hayatta para vermem okula demişti. İlk kayıt parasını mecburen ve zorla almıştı ondan; ve o gün yemin etmişti babasından bir daha para istememeye.
Bu yüzden okurken geceleri kargoda çalışmıştı. Okul ve cep harçlığını oradan çıkarmaya çalışmıştı.
Hani babayla oğul arasında uçurumlar oluşuyordu ya işte bir nedeni de bu gibi durumlar değil miydi?
Bilet alacak kadar parası olmayınca arkadaşının bisikletiyle okula gidip gelmeye başlamıştı. 7 km lik yoldu her gün gittiği. Ancak bisikleti okula 2 km kala bir yere park ediyordu çünkü arkadaşlarının görmesini istememişti.
O bana bunu anlattığında aklıma Mehmet Akif Ersoy un ‘’ Tabanvay’’ hikâyesi geldi. Her gün trenle Sirkeci’den Halkalı’ya Baytarlık Mektebine gidip gelen bir öğrenciydi büyük şair. Öğrenciler o günlerde 3.mevkide yani en ucuz bölümde yolculuk yaparlardı. Uzun süre Mehmet Akif i trende görmeyen arkadaşları takıldılar ona; herhalde zenginleştin 1.mevkide seyahat ediyorsun diye. O da hayır tabanvayla geliyorum artık demişti. Fatih ten Halkalı ya her gün yaya olarak 18 km yol gitmek gelmek düşmüştü ona da.
Hani yokken çekilirdi ama varken yok olmaktı insana hep acı koyan..
Babalı yetim, anneli öksüz olmaktı insanı yıkan…
Varlıklı fakirlikti insanı çileden çıkaran…
Empatik olamamak veya anlayışsızlıktı aslında insanı ezik kılan..

Konuşurken söz hakkı vermemekti,
Söylediğiyle dalga geçmekti..
Küçük görmekti onu,
İhtiyaçlarını gör(e)memekti eziklik..
Bir çeşit hastalıktı eziklik.

İlacı mı?
Yeterince görebilmek,
Yeterince işitebilmek,
Yeterince hissedebilmek,

Ve en önemlisi ‘’yeterince değer’’ verebilmekti.

Mehmet Akif Aydın
Uzm.Psikolojik Danışman