KIRIK CEP TELEFONU PSİKOLOJİSİ
Geçen hafta cep telefonunu kırmış ve akabinde cep telefonuna soğumuştu. Neden dedi aslında sadece camı değişip kullanılabilirdi. Ama onda öyle olmuyordu. Soğuyordu işte…
Malumunuz üzere 28 Haziran 2016 tarihinde Atatürk Havalimanı bombalı saldırısında kızımla beraber yaralanmıştık. Hastane sürecinde ilkin kızım beni uzun süre görmek istememişti. Daha sonra beni kötü görmek istemediği için görmek istemediğini söylemişti.
Çok sevdiğim bir arkadaşım da hastaneye kadar gelmiş, eğer çok kötü görünüyorsa onu o halde görmeyeyim, hep aklımda iyi haliyle kalsın diye, odama girip girmeme konusunda tereddüt yaşamıştı.
İnsanız işte hep iyi olsun isteriz,
Hep sağlıklı,
Hep güleç,
Hep mutlu…
Oysa hayat iyi ile kötünün, güzelle çirkinin bir o yana bir bu yana savurduğu bir yer değil mi?
Bu şekilde gelişen duygunun bilinçaltı (bilinçdışı) nedenlerine baktığımızda;
1- Ebeveynlerimizin hastaya ve hastalığa bakış açısı bizim de bakış açımızı belirler. Örneğin anne babamız bir hasta ziyaretini matem havasında yapıyorsa çocuk bundan olumsuz etkilenir, normal bir havada hatta hastaya moral verecek şekilde yaklaşıyorlarsa çocuk hastaya moral vermeyi öğrenecektir.
2- Şartsız kabullenilme duygusunu yaşamamışsak biz de kendimizi ve insanları şartlı sevmeye başlarız. Örneğin sağlıklı ise, konuşurken yine espriler yapıyorsa severiz, sessiz sakin oturuyorsa sevmeyiz gibi..
3- Beyin güzel ve sağlıklı şeylerin devamını ister ve ölüm denen gerçeği zihninden hep uzak tutar. Oysa dünyada ölümden başkası yalan sözüyle de ölüm hep yanı başımızdadır; ha bir gün önce ha bir gün sonradır. Şifa hayattan, hastalıksa ölümdendir; yani biri yapım biri yıkımdır…
Çocuksu beynimiz (dürtülerin yönetildiği beyin bölümü, irade dışı ) bir şekilde hayatta kalmayı ister, bunun için hazları alır ve savaşır… Akılcı beynimize ise (Ön beyin bölgesi, iradeli) ölümü kendimiz tanıştırabilir, onunla barışabiliriz. Ya tanışmazsak?
# Sürekli hayatta kalma sanrısına kapılabilir, her ölüm karşısında çökkünlükler yaşarız,
# Hastalıklarımızı kabullenemez, neden beni buldu diye kendimize azap ederiz,
# Saçlarımız beyazladığında, yanaklarımız kırıştığında kendimizi artık sevemez oluruz,
# 50 yaşında 20 lik gençlere özenip onlara dalga malzemesi oluruz,
Bildiğim bir şey varsa gerçeği bilmek ve ona uyumlanmak insanı her zaman daha iyi ediyor içinde ne kadar acı barındırsa bile.
Babam ve Oğlum filminin de senaristi olan Çağan Irmak ın “Mustafa Hakkında Her Şey” adlı filminde Mustafa, doğuştan engelli bir abisi olan çocuktur. Babası bu yüzden onları terk etmiştir. Anne ise oğlu Mustafa’ yı korumak adına ona sürekli babasının bir işe gittiğini ve geleceğini söyler. Oysa Mustafa bir müddet sonra kandırıldığını ve idare edildiğini anlar. Artık Mustafa annesinden de duygusal olarak kopmaya başlamış ve içinde müthiş bir öfke olan insan halini alacaktır. Film başlı başına analize değer. O yüzden sonuna kadar izlemenizi tavsiye ederim…
Gerçeği göz ardı etmek, hayatı şartsız kabullenememek bize daha büyük acılar getiriyor aslında…
Gerçeği kabullenmek da bazen acı verir ancak onu sindirmek ve yönetmek herhalde insana daha iyi gelecektir…
Mehmet Akif Aydın
Uzm.Psikolojik Danışman